Hikâye tam olarak şöyle başlar. Bir gün bir fıstık parçası yolunu şaşırır ve fıtrattan saparak mideye değil, nefes borusuna kaçar. Soluk bir nefesin ardından, her şey ‘şiirdir.’ artık.
Hayatın kendisi bir arayış olsa da ‘ keşke yazılmasaydı’ olur tüm feryat.
Bu şiir kitabında yeni bir arayışı bulamayacaksınız. Yazılan her şey ‘aranmış, bulunmuş ve yaşanmıştır’ çoktan.
Bu acı dolu yaşanmışlık, soluk bir nefesin ne ilk ne de son çırpınışlarıdır. Fıstığın soldurduğu nefes kâh kumsala vurmuş Aylan, kâh Ağrı’ da melek olmuş Leyla’dır bu Coğrafyalarda.
Hepsi Ömer’lere denk.
Soluk bir nefes, acıları ötekileştirmemenin terapisidir.
Üç bölümden oluşan şiir kitabında, birinci bölümde acı ile yoğrulup pişen bir babayı, ikinci bölümde dünyadaki acıları içselleştiren bir dünya vatandaşını ve son bölümde de bu acıların yarattığı derin duygu dünyasına yolculuk yapan KENDİNİZİ göreceksiniz…
İçimizdeki iyiliği, merhameti ve umudu arttırması dileğiyle;
İyi TERAPİler…
İyi İYİleşmeler…