İnsan tüm imkânları kendisinde cem edendir. Şöyle ki: şüphesiz kâinatta her şey insan için hizmete sunulmuştur. Akıl ve idrak ile beraber firaset ve basiret olgularıyla kâinatta bulunan her şey yalnız insanda “var” olmaktadır. Ancak bizden istenen ise hakikat sırrına/ışığına yani aydınlığına/nuruna vakıf olmaktır. Niçin yaratıldık? Ne yapmalıyız? Asıl mutluluk nedir? Son durak ve son mua-mele? Akabinde gelecek olan ebedi kapanış…
İnsan, kendini keşfetmeli ve yaratıcısı ile olan bağını/yolunu kuvvetlendirmelidir. İslâm ahlâkı ile ahlaklanıp, sünnet-i nebi çizgisinden bir an dahi olsa ayrılmamalıdır. Bu hususta yani “insan-ı kâmil” olabilme üzerine birçok İslâm bilgini âlimlerimiz sayısız kitaplar yaz-mıştır. Her bir kitap “Kur’an-ı Kerim Güneşi” ve “Sünnet-i Nebi Ayı” ışığından istifade etmiştir.