Buram buram terleyen iklim ve iklimler, zihin; hatta bedenlerdeki isteksiz hisleri, köpüklenen Fırat akıntıları gibi gitgide arttırıyor, o hafakan verici, buhrana sürükleyici günleri alabildiğine sündürüyor, bir yerlerden sarkıtıyordu. Elindeki saman kâğıdı kitap taslağının sahifelerini ardı ardına devirirken bir yandan da düşünüyordu.
Sahifeleri çevirip cümle altlarını kalınca çizerken, yanlarına ekleme ve izahlar çıkarırken bir yandan da telefonun çalmasını bekliyor; beş günden beri sürüp giden kitabını yayınlamayı vaad etmiş Salim Bey’in teklifinin şöyle yahut böyle, bir neticeye bağlanmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Kitap taslağını nihayete erdirme niyetiyle kafası zonkluyor, çatlayacak gibi oluyordu. Satırları didikleyen, imlasını düzeltirken kelimeleri temyiz gayretiyle seyreden gözleri nihayetsiz yorgundu.
“İstikbal kim bilir, kimler bilir; ne doğuşlara teşnedir. Bunu şimdiden hesaplama arzusu, akıntıya karşı kürek çekmeye benzer. Kafesten kurtulan kaplan fikirlerde makes bulan aydınlıkların, fecir ve doğuşların adı hiç bir zaman haddini bilmemek olamazdı.Asla ve kat’a!..”
Roman boy,
128 sayfa